İçinden Old Firm Geçen Adamlar (Henrik Larsson)

Henrik Edward Larsson, 1971 yılında Helsinborg’ta dünyaya geldi.Babası Cape Verdeli göçmen bir işçiydi.Tek hayali evlatlarının başarılı hayatlara sahip olmasıydı.Bunun için gece gündüz çalışıyor, yaşamın tüm zorluklarına çocukları için katlanıyordu.Henrik, kardeşi Robert’e göre daha içine kapanıktı.Robert onun bu renksizliğini değiştirmek için ona türlü şakalar yapar, komik şeyler anlatır fakat hafif bir gülümseme ile avutulurdu.Henrik, kendisini futbol topunun peşinde ifade etmeyi seviyordu.Televizyonda İngiltere liginden maçlar izliyor, Dalglish’in, Keegan’ın oynadığı gibi oynamaya çalışıyordu. Soğukta ordan oraya koştururken zamanın nasıl geçtiğini unutuyor, çoğu zaman babasından azar işitiyordu.”Neden Robert gibi olamıyorsun?O serserilerin peşinde dolanıp duruyorsun.Okuluna önem vermelisin!” diye haykıran babasına, ”Bende bir serseri olmak istiyorum.” diyerek cevap verecek, günlerce kimseyle konuşmayacaktı.En sonunda karne döneminde sınıfı geçtiğini öğrenen babası oğlundan özür dileyerek, ufacık maaşından arttırdığı parayla bir futbol ayakkabısı satın alacaktı.15 yaşındayken lisenin okul takımına seçilmeyecek olması onu asla yıldırmıyordu.Eskisinden daha sıkı çalışıp gelecek sene takıma girmeyi kafasına koymuştu.Bir yıl sonraki seçmelerde, muhteşem bir performans ortaya koymuştu.Högaborg’da antrenör olarakta çalışan beden eğitimi hocası ona idmanlara katılmayı teklif edecekti.Bu teklif karşısında fazla heyecanlanmayacak, normal bir olay gibi karşılayacaktı.Högaborg ile ilk idmanın çıktığında takımda ondan iyi oynayan hiç bir oyuncu yoktu.Bir kaç hafta daha gidip geldiği idmanlarda gösterdiği performans ile önüne profesyonel bir kontrat sürülüvermişti.Babasına danışarak imzayı atan genç adam, ülkesi için ne kadar büyük bir adım attığının farkında değildi.Högaborg’da geçirdiği ilk 2 sezonda golcü kimliği ön plana çıkmamıştı.Zira önünde ondan daha tecrübeli isimler vardı.1991 sezonun başında ağır sakatlık yaşayan ”tecrübeli” forvetler sırayı bu rastalı genç adama devrediyordu.O da 32 maçta 15 gol atarak hem takımın skor yükünü çekiyor hem de olgun oyun zekasıyla pek çok asiste imza atıyordu.Ondaki bu gelişmeyi izleyen Helsinborgs IF antrenörleri, bu genç adama kafayı takıyorlardı.Ancak Henrik, sıradan bir işte vaktini öldürüyor, futbola gerçek bir iş olarak bakmıyordu.Bir gün ofiste çalışırken kendisine gelen teklifi bir arkadaşının zoruyla kabul ediyordu.Aylık 300 pound alacağı söylendiğinde ise sevgilisi Magdelena ile hayaller kurmaya başlıyordu.21 yaşındaki Henrik, ilk sezonunda 31 maçta 34 gol atarak olağanüstü bir performans gösteriyor, takımını 22 yıl sonra Allsvenskan’a taşıyordu.En üst seviyede oynamanın zorluğunu bilen Henrik, daha sıkı çalışıyor ve ilk sezonu aratmayan bir performans ile takımını sırtlıyordu.
Geçirdiği 2 muhteşem sezonun ardından yurtdışından teklifler yağmaya başlamıştı.Tam İsviçre ekibi Grasshoppers ile anlaşmak üzereyken, Feyenoord’un teklifi gelecek, nispeten daha büyük bir ligde oynama isteğiyle Hollanda’ya doğru yol alacaktı.İlk sezonunda bekleneni veremesede, 2. sezonunda kendi formunu buluyordu.94 yazında Dünya Kupası için İsveç milli takımına katılıyordu.Kenneth Andersson ve Thomas Brolin gibi usta isimleri iyi bir şekilde yedekleyen Henrik, gelecek için umut saçıyordu.O turnuvada 3. olan İsveç takımının altın çocuklarından olan Larsson, memleketinde krallar gibi karşılanıyordu.94-95 sezonunda yine beklenen bir performans sergileyen Henrik için kabus gibi bir sezon geliyordu.95-96 ve 96-97 sezonlarında Arie Haan tarafından saçma sapan yerlerde oynatılıyor, kendisini santrfor olarak kabul ettiremiyordu.Sezon sonunda kontratındaki serbest kalma maddesini hocasına hatırlatıyor, açıkca gitmek istediğini söylüyordu.O yıllarda onu Feyenoord’a getiren Wim Jansen Celtic’in başındaydı ve Larsson’un ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu biliyordu.Onu Parkhead’e getirmek için çalışmalara başlıyor ve 27 temmuz 1997’de Larsson Celtic’e imza atıyordu.Geldiği günden itibaren taraftardan ve şehirden etkilenen Henrik, ilk günkü heyecanıyla çalışmalara başlıyordu.İlk sezonunu ”British” futbola alışmakla geçiriyor, 44 maçta 16 gole imza atıyordu.Takımın Rangers’ın 9 sezondur süren hakimiyetine son vermesinde baş rolü oynayan isimlerden oluyordu.98-99 Larsson adına iyi geçsede takım hem ligi hem de kupayı kaybediyordu.Bir sonraki sezon göreve Liverpool efsanesi John Barnes geliyordu.Takım sezona iyi bir başlangıç yapıyordu.Arkadaşlık üst seviyedeydi.Ancak O.Lyon ile oynanan maçta bacağının iki yerden kırılması Henrik için gerçek bir kabus oluyordu.Tüm sezonu kaçırması takımın ritmini bozacak, şampiyonluğa mal olacaktı.EURO 2000’de zorlu bir gruba düşen İsveç kadrosuna katılması sağlığı açısından önemli bir sınav olacaktı.Sağlığı konusunda endişeleri kaybolsada, İsveç gruptan çıkamayacaktı.
2000-2001 sezonu başında göreve gelen Martin O’Neill ile Celtic’te yepyeni bir dönem başlıyordu.Celtic üst üste 2 sezon şampiyonluğu kazanıyor, Henrik ise gol krallığını kimseye kaptırmıyordu.Öyle ki 2000-2001 sezonunda Avrupa’da altın ayakkabı ödülünü İsveç adına kazanan ilk futbolcu oluyordu.2002’de çift teknik adamla Dünya Kupası’na giden İsveç’te kadronun en önemli parçası Henrik’ten başkası değildi.ölüm grubundan lider çıkıyorlar, nehri aşıp çayda boğuluyorlardı.Afrika’nın altın çocukları Kuzeylileri altın golle evlerine yolluyordu.2002-2003 sezonunda şampiyonluğu averajla Rangers’a kaptırmaları takımda büyük bir hırs yoğunluğuna neden oluyordu.Bu hırsla ve O’neill’ın başarılı taktikleriyle ligi kazanırlarken, UEFA Kupası’nda da finale çıkıyorlardı.Sevilla’da oynanan maçta Larsson’un 2 golü kupayı Glasgow’a getirmeye yetmeyecek, Derlei’nin altın golüyle gülen taraf Porto olacaktı.2002’de milli formaya veda etmesini açıklamasına rağmen Portekiz’de oynanacak turnuva için içi içine sığmıyordu.Bu turnuvada da gruptan lider olarak çıkan İsveç, çeyrek finalde Hollanda’ya eleniyordu.

Celtic’ten muhteşem anılarla ayrılan Henrik için yeni durak Barcelona’ydı.Burada da ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu kanıtlayacak, İsveç’i gururla temsil edecekti.Parkhead’de ulaşamadığı Avrupa Kupası hayaline Nou Camp’ta ulaşacak, büyüklüğünü finalde oynadığı futbolla herkese gösterecekti.Artık yaşının verdiği olumsuzluklar ve çocuklarına İsveç kültürünü aşılamak için Helsinborgs IF’e dönme kararı alacaktı.2006’da Almanya’ya gitmek için bir kez daha yemin bozacak olan Henrik, 3 farklı Dünya Kupası’nda gol atan 6. oyuncu olacaktı(Okura google ödevi: Diğer 5 oyuncuyu posta yorum olarak gönderiniz.).Helsinborg ile başlayan yolculuğunda, Alex Ferguson gibi bir hocayı etkileyecek ve kiralık olarak Man. Utd.’ye gidecekti.Orada da kendine yakışanı yapacak, Ada’da adını unutanlara hatırlatacaktı.2008’de bir yemin daha bozan ve İsveç kadrosuna alınan Larsson takımın gruptan çıkmasına yardımcı olamayacaktı.Muhteşem bir kariyer ve büyük bir saygınlık içinde futbol yaşantısını 39 gün önce noktaladı.Kazanılacak her şeyi kazandı ve bir beyefendi gibi çekti gitti yeşil sahalardan.

Yorum bırakın